Yeşilce Tarihi
Yeşilce Beldesi/Mahallesi, Mesudiye ilçe merkezine 12 km. uzaklıkta, ilçe merkezinin kuzey yönünde orman kenarında engebeli bir arazi üzerinde kurulmuştur. Kendi içinde Merkez, Yukarı Mahalle, Çavuşoğlu, Fafagil, Güdüllü, Kavakdibi, Çay ve Beri Mahalleleri olmak üzere 8 mahalleden oluşmaktadır. 2014 Nüfus sayımına göre Yeşilce’de 826 kişi bulunmaktadır. 2015 Nüfus sayımına göre ise 658 kişi bulunmaktadır.
Yeşilce’nin eski adı “Yavadı”dır. Yavadı’nın kuruluş öyküsü arşivlerde apaçık ortaya çıkmaktadır. Yavadı, 14. Yüzyılın ortalarında kurulmuş olmalıdır. Bunu biraz açalım.
13. yüzyılın sonlarına doğru Niksar’ın durumu da bir felaketti. 1289 yılındaki selden dolayı kasaba yerle bir olmuştu. Anadolu Ahilerinden Ahi Pehlivan bu sıralarda hayattadır ve Niksar’ın imarında çok büyük emeği vardır. Bu nedenle de büyük bir şöhrete ulaşmıştır. O sıralarda Niksar, Tokat ve Erbaa gibi bölgelerde çok yoğun bir Türkmen nüfusu vardır. Üstelik bu nüfus, hayvanlarıyla birlikte göçebe olarak yaşamakta ve artık ne otlaklar ve ne de barınma imkânları kendilerine yetmektedir. O halde bu nüfusun başka alanlara kaydırılması ve yerleştirilmesi gerekmektedir. Civarda en uygun bölge de bugünkü Ordu ve Giresun yaylalarıdır. Kaldı ki bu civarda Hacı Emiroğulları Beyliği hüküm sürmekte ve Trabzon Rum Devleti ile de mücadele etmektedirler.
Türkmenlerin göçebelikten yerleşik hayata geçmesi, hem kentlerde oturan eşraf ve ileri gelenler için, hem de Anadolu Beylikleri için hayati bir önem taşıyordu.
İşte bu sırada Ordu yöresi Türkmenleri için önemli olan bir şahsiyet devreye girdi: Ahi Pehlivan. Kelkit vadisinden Ordu ve Giresun yaylalarına yazlamak için çıkan ve göçebe hayatı yaşayan bu grupların yerleşik hayata geçmesi teşvik edilmeliydi. Ahi Pehlivan da bunu yaptı. Ordu yaylalarına çok yakın bir yerde, Türkmen göçebelerin yol güzergâhında bir yerleşim birimi kurulması gerekiyordu. Ahi Pehlivan burayı kurdu ve bir de cami yaptırdı. Burası, günümüzde Mesudiye’nin şirin bir beldesi olan Yeşilce (Yavadı) idi.
“Vakfiyeden anlaşıldığına göre, onun asıl adı Mehmet’tir. Hacılığı da vardı. Ancak kendisi Niksarlı Ahi Pehlivan diye şöhret bulmuştur. Sözünü ettiğimiz vakfiye (H:723) 1323 tarihini taşımaktadır. Bu duruma göre daha sağlığında, 1291 yılında kendi türbesini yaptıran Ahi Pehlivan, bundan tam otuz iki yıl sonra 1323 yılında hayattadır. Çünkü vakfiyede vakfın insanın sorumluluk sebebi olan aklının kemali ve nefsinin hastalık alametlerinden ve noksanlık sebeplerinden selameti halinde bu vakfı gerçekleştirdiği belirtilmektedir. Yine vakfiyede o, haysiyet sahibi ve cömert kişilerin kendisiyle öğündüğü bir şahsiyet olarak nitelendirilmektedir.
İncelediğimiz metinlerden anlaşıldığına göre, Ahi Pehlivanın bu şöhrete, bir taraftan ahiliği, diğer taraftan da Niksar’da ve Mesudiye’nin Yavadı Köyü’nde kurmuş olduğu sosyal tesisler sayesinde ulaştığını söylememiz mümkündür.”
Ahi Pehlivan, Niksar’da “tarikat şeyhi ile tarikat usullerine göre terbiye görmüş olan ve şeriatın zahiri hükümlerine göre daima ibadetlerini yerine getirmeye çalışan sulehaü’s-sufiye nin (iyiler evi) oturması için bir zaviye “ yaptırmıştır. Bu kuruluş içinde ayrıca medrese, muhtelif odalar ve bir de hamam vardır.
Niksar’daki Ahi Pehlivan Vakfında ücret karşılığı görev yapanlar, mütevelli, şeyh, zaviye hizmetçisi, aşçı, su-yolcu ve hamamcı bulunmaktadır. Vakfın çok büyük bir mal varlığı olduğu kayıtlardan anlaşılmaktadır.
Vakfın yöneticiliğini bizzat Ahi Pehlivan’ın kendisi üstlenmektedir. “Ahi Pehlivan sadece Niksar’da değil Türkmenlerin meskûn olduğu başka bölgelerde de vakıflar kurmuştu. O Anadolu Ahilerinden birisiydi. Aynı nitelikte bir müesseseyi de Mesudiye’nin Yavadı Köyü’nde kurmuştu.”
Mesudiye’nin Yeşilce beldesinin kuruluş söylencesi de ilginçtir: “Yeşilce’nin hangi tarihte kurulduğu kesin olarak bilinmemektedir. Ancak 450-500 yıl önce buraya gelen üç kardeş tarafından kurulduğu söylenmektedir. Bu üç kardeş, bugünkü caminin bulunduğu yere gelerek o zaman orman içinde bir alan olan bu yeri yerleşme alanı olarak seçmişlerdir. Hasan, Mehmet ve Kara Ahmet adındaki bu üç kardeşler köyün kurucusu sayılmaktadır. Bu kişilerin isimlerini taşıyan mevkii isimleri hala kullanılmaktadır.” Ayrıca günümüzde köydeki yaşlılar, “Ahi Pahlivan Niksar’dan yayını germiş, ok nereye düşerse oraya köy kurup cami yaptıracağım demiş, ok da gelmiş buraya düşmüş. Buraya da köy kurup cami yaptırmış.” diyerek Ahi Pehlivanı kültürlerinde yaşatıyorlar.
Anlaşılan Ahi Pehlivan’ın şöhreti altıyüz yıl sonrasına bile efsaneleşerek gelebiliyor.
1455 Tarihli Osmanlı Tahrir Defteri kayıtlarında Yeşilce’nin adı Mezraa-i Yavadı” olarak geçmektedir. Yavadı Mezrası’nda bu tarihte 12 Müslüman kişinin oturduğu anlaşılmaktadır.
1455 yılında Yavadı Mezra’asının malikânesi (mülkü) Ahi Pehlivan Vakfına aittir. Tımar beyi ise Mahmud Ağadır. El-Muafiye olarak adı geçen dört kişi, Ahi Pehlivan’ın yaptırdığı camii ve vakfın görevlileridir. Hassa sahipleri ve müsellemler, statü bakımından diğerlerinden daha üstündür. Söylencedeki köyün kurucuları üç kardeş olarak geçmekteyken Yavadı’da vakıf görevlilerinin dışında 7 kişi görülmektedir. Bu durumda Yavadı’nın, tahrir defterinin yazılım tarihi olan 1455 yılından daha önce kurulduğu anlaşılıyor. Hassa Sahibi Elçi Ahmed ve Müsellem Koca Hasan köyün kurucularının torunları olmalıdır.”Kadimlik yurt” bölgede genellikle “fetih hakkı” olarak verilmektedir. Söylencede bahsedilen üçüncü şahsı (Mehmet) belirlemek mümkün görülmüyor. Ancak, 1485 tarihli tahrir defterinde Koca Hasan Oğlu Pir Mehmet adı geçmektedir.
1455 yılında köyde oturanların tuttukları toprak karşılığı seferi zamanlarda devlete 7 nefer vermeleri hükme bağlanmış, Buğday (Behre-i gendüm) ve Arpa (Behre-i Cev) vergileri de belirtilmiştir. Bunlardan alınan tutar, 9 müd buğday ve 9 müd de arpadır. Burada “müd” olarak geçen arpa ve buğday ölçüsü yaklaşık (1 müd=500 kg.) civarındadır. Mezraa-i Yavadı’dan alınan vergilerin toplamı 1053 Akçedir.
Ahi Pehlivanın buradaki vakfı içinde Meşihat (şeyhlik dairesi), tevliyet (Vakıf işlerine bakma-sahip olduğu malı peşin değer üzerinden başkasına çevirme), hitabet, imamet gibi konulara da tahsisat ayrıldığı anlaşılmaktadır.
1455 yılında “Mezraa-i Beri” olarak geçen Beri Mahallesi’nde de 9 Müslüman hane bulunmaktadır. Burada da arpa, buğday ekimi yapıldığı, koyun beslendiği, bir de değirmenin bulunduğu alınan vergilerden anlaşılmaktadır.
Yörede diğer köy ve mezralarda büyük nüfus azalması olmasına rağmen 1485 yılında Yavadı’nın hane sayısı, Ahi Pehlivan vakfının da etkisiyle artmış 18 haneye kadar çıkmıştır. Bunlardan 5 tanesi müsellemdir. Koca Hasan’ın da içlerinde olduğu müsellemler gerektiğinde subaşı tarafından emniyet ve asayişin sağlanmasında da görevlendirilebiliyorlardı.
1485 yılı Tahrir Defteri kayıtlarında “Mezraa-i Beri’de 11 hanenin bulunduğu görülmektedir. Bunlardan 5 tanesi Pir Ahmet Çelebi’nin ta’alukatları (hısımlar, akrabalar) olup vergiden muaf tutulmuş “düşmüş sipahi oğlanlarıdır.”
Yavadı’da 1520’de 21, 1547’de 47, 1613’te de 82 hane bulunmaktadır.
17. yüzyıl başlarında Anadolu’da görülen isyanlar ve genel huzursuzluklar sonucu bölgede büyük bir nüfus krizi yaşanmıştır. “Büyük Kaçgun Dönemi” denilen bu tarihlerde halkın büyük bir kısmı göç etmek, bir kısmı da kuş uçmaz kervan geçmez dağlara sığınmak zorunda kalmıştır.
Bu nüfus krizinden Yavadı da etkilenmiştir. 1642 Tarihli Avarız Defteri kayıtlarında 37 hane görülmektedir. Bunlardan 2 tanesi Ahi Pehlivan Vakfı’nda zaviyedar olarak belirtilmiştir. Bu zaviyedarlardan Mustafa oğlu Hasan Ahi Pehlivan vakfı mütevellisi, yani yöneticisidir. Kendisine berat da verilmiştir. 3 kişi sipahi, 1 kişi çeribaşı, 1 kişi de külahidir.(Külahçı)
Sözlü kültür aktarımından anlaşıldığına göre; Yavadı’ya sonradan Celal Köyü’nden Celoğulları, Trabzon’dan Serdaroğulları, Tokat’dan Ağcaoğulları, Ulubey’den Cenikoğulları, Çavdar Köyü’nden Çavdarlıgil ve Zara’dan Abazaoğulları gelerek yerleşmişlerdir.
1901 yılında Yavadı nahiye olmuş ve bu nahiyeye 15 köy bağlanmıştır. Sonradan tekrar köy statüsünde görülen Yavadı, Cumhuriyet döneminde 1.4.1959 yılında tekrar nahiye olmuştur. Yavadı’da belediye örgütünün kuruluşu ise 1950’dir.
Yeşilce halkının geçimi tüketime dönük tarım ve hayvancılıktır. Gerek nüfusun kalabalıklaşması, gerekse Yeşilcelilerin daha iyi yaşama koşulları arama isteği onları gurbete yönlendirmiştir. Büyük kentlerde ve yurtdışında çok sayıda Yeşilceli bulunmaktadır.
Okulun çok erken girdiği Yeşilce’de eğitim ve öğretim etkinliklerinin yanında gurbetçilik de halkın sosyal ve kültürel anlamda gelişmesini ve değişmesini sağlamıştır. Modern bir yaşam tarzına sahip Yeşilce’de halkın gelişme ve modernleşmeye yatkın olması ve önceki yıllarda belediye teşkilatının da bulunması burayı görülmeye değer bir örnek yerleşim birimi haline getirmiştir.
Yeşilce, 14.3.2013 tarih ve 6447 sayılı kanunla Ordu Büyükşehir Belediyesi’nin kurulmasıyla Mesudiye Belediyesi’ne bağlı mahalleye dönüştürülmüştür. 30 Mart 2014 yerel seçimlerinden itibaren bu durum uygulamaya konulmuştur.